Kethüdâ Kadın Ne Demek? Osmanlı’dan Günümüze Kadın Temsili Üzerine Bir Sosyal Adalet Okuması
Tarih boyunca kadının adı çoğu zaman “arka planda” anıldı. Kahramanlar, devlet adamları, liderler hep erkekti; kadınlar ise ya “eş”, ya “anne” ya da “yardımcı” sıfatlarıyla hatırlandı. Ama tam da bu görünmezlik içinde, bazı unvanlar ve roller kadınların toplum içindeki etkisini sessiz ama güçlü bir biçimde gösterdi. “Kethüdâ kadın” kavramı, Osmanlı’nın toplumsal düzeninde bu sessiz gücün adıdır. Peki bu unvan ne anlama gelir ve bugün toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından bize ne söylüyor?
Kethüdâ Kadın Ne Demek? Tarihî Arka Plan ve Anlamı
“Kethüdâ” kelimesi Farsça kökenlidir ve “vekil, temsilci, idare eden” anlamına gelir. Osmanlı’da bu unvan çoğunlukla erkeklere verilen idari görevleri tanımlasa da, saray hareminde “kethüdâ kadın” ifadesi, kadın görevlilerin başı ve düzenleyicisi anlamında kullanılırdı.
Kethüdâ kadın, saray kadınları arasında en yetkili kişilerden biriydi. Harem düzeninin sağlanmasından sorumlu olur, cariyelerle valide sultan arasındaki ilişkileri düzenler, yeni gelenlerin eğitimiyle ilgilenirdi. Yani bir bakıma, sarayın kadın dünyasının “idari lideri”ydi. Ancak bu liderlik, sadece görev dağılımı ile sınırlı değildi; kadınların birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen, adaleti sağlayan ve empati temelli kararlar alan bir otoriteydi.
Empatiyle Yönetmek: Kadınların Sessiz Liderliği
Kethüdâ kadın figürü, kadın liderliğinin tarihsel bağlamda nasıl tezahür ettiğini anlamak açısından çok değerlidir. Otoritesini çoğu zaman emirle değil, ilişkileri yönetme becerisiyle kurardı. Kadınların empatiye dayalı, topluluk merkezli yaklaşımı burada açıkça görülür.
Bu rol, bugün de liderlik anlayışımızı sorgulamamıza vesile olabilir. Neden hâlâ liderlik, “otorite kurmak” ve “emir vermek” üzerinden tanımlanıyor? Kethüdâ kadının yaptığı gibi, ilişkileri güçlendiren, duygusal zekâya dayalı ve adaletli bir liderlik yaklaşımı daha etkili değil mi?
Veriler de bu yaklaşımı destekliyor: 2022’de Harvard Business Review tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre, empatiye dayalı liderlik sergileyen kurumlarda çalışan bağlılığı %45 daha yüksek. Kadınların yönettiği ekiplerde işbirliği ve yaratıcılığın daha yüksek olmasının nedeni belki de tam olarak budur.
Erkeklerin Analitik Gücüyle Kadınların Empatisi Nasıl Buluşabilir?
Toplumsal cinsiyet rolleri üzerine yapılan tartışmalar çoğu zaman kutuplaştırıcıdır: Erkeklerin “rasyonel”, kadınların ise “duygusal” olduğu klişesi ya pekiştirilir ya da tamamen reddedilir. Oysa gerçek şu ki, bu iki yaklaşım birbirini tamamlayabilir.
Kethüdâ kadın örneğinde olduğu gibi, kadınların empati odaklı liderliği, erkeklerin çözüm ve sistem odaklı yönetim biçimiyle birleştiğinde daha adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir yapılar ortaya çıkar. Bugünün dünyasında çeşitliliği ve sosyal adaleti sağlamak, ancak bu iki farklı bakış açısının birlikte var olmasıyla mümkündür.
Bu noktada kendimize şu soruyu sormalıyız: Toplumsal karar mekanizmalarımızda duygusal zekâyı ve insani yaklaşımı yeterince dikkate alıyor muyuz? Yoksa hâlâ “sert, hesapçı ve maskülen” liderliği yücelten eski alışkanlıklara mı tutunuyoruz?
Kethüdâ Kadın ve Sosyal Adalet: Görünmezlikten Görünürlüğe
Kethüdâ kadınların tarih sahnesinde yer aldığı dönemlerde, kadınların sesleri çoğunlukla kayıt altına alınmadı. Arşiv belgelerinde isimleri nadiren geçer; kararların arkasındaki etkileri ise çoğu zaman “erkeklerin başarıları” olarak yazılır. Bu görünmezlik, tarihsel adaletsizliğin bir yansımasıdır.
Bugün toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi tam da bu görünmezliği ortadan kaldırmak için veriliyor. Kadınların geçmişteki rollerini hatırlamak, bugünkü mücadeleye tarihsel bir temel kazandırır. “Kethüdâ kadın” kavramını yalnızca tarihî bir detay olarak değil, kadınların yüzyıllardır var olan ancak görmezden gelinen liderlik potansiyelinin simgesi olarak okumak gerekir.
Çeşitliliğin Gücü: Geçmişten Geleceğe Bir Köprü
Kethüdâ kadın figürü, sadece Osmanlı tarihine ait bir detay değil; aynı zamanda bugün hâlâ mücadele ettiğimiz cinsiyet eşitsizliğinin köklerini anlamamıza yardımcı olan bir mercek. Kadınların empatiyle yönettiği, erkeklerin çözüm odaklı katkılarıyla zenginleşen yapılar kurmak, çeşitliliğin gerçek potansiyelini ortaya çıkarır.
Sosyal adalet, yalnızca fırsat eşitliğiyle değil, farklı bakış açılarını değerli kılmakla mümkündür. Kethüdâ kadınlar bunu yüzyıllar önce haremin kapalı dünyasında yaptı; şimdi biz bunu kamusal alanın her noktasında yapabiliriz.
Söz Sizde: Toplumsal Cinsiyetin Yeni Hikâyesi Nasıl Yazılmalı?
Bugün, tarihte olduğu gibi, kadınların liderliğini hâlâ görünür kılmak zorundayız. Sizce modern dünyada kadınların empati temelli yaklaşımıyla erkeklerin analitik yönü nasıl daha adil bir toplum inşa edebilir? Tarihin “kethüdâ kadın” figüründen bugünün sosyal adalet mücadelesine nasıl bir köprü kurabiliriz?
Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın; birlikte yeni bir liderlik hikâyesi yazalım.