Asalak Nasıl Olur? Küresel ve Yerel Perspektiften Bakış
1. Giriş: Asalığın Tanımı ve Gerçekten Nedir?
Bir gün ofiste çalışırken, “Asalak nasıl olur?” diye bir soru takıldı kafama. Bilmiyorum, bazen öyle sorular gelir ya, insanın içini kurcalayan, sorgulatan, düşündüren. Hani şu asalak denince hep aklımıza gelen, başkalarının emeğinden faydalanıp hiçbir şey yapmadan yaşamaya çalışan tipler vardır ya… İşte o asalaklardan bahsediyorum ama biraz daha derinlemesine.
Asalak, biyolojik anlamda bir organizmanın, başka bir canlıya zarar vererek onun kaynaklarından faydalandığı bir ilişkidir. Hani bir parazit gibi düşünün; kendi başına yaşamını sürdüremeyen ama bir başkasını sömürerek hayatta kalabilen canlılar. Ama, asıl mesele şu: Asalak sadece biyolojik anlamda mı var? Yoksa toplumsal, kültürel ve hatta ekonomik anlamda da bir asalaklık söz konusu olabilir mi?
İsterseniz önce bu soruyu küresel açıdan ele alalım, sonra da yerel bir bakış açısıyla Türkiye’deki asalaklık biçimlerini inceleyelim.
2. Küresel Açıdan Asalak Olmak
Dünyada asalak olmak, biraz daha ince ve çok katmanlı bir mesele. Hadi örnek olarak Amerika’yı alalım. Şimdi, orada çok yaygın olan bir kavram var: “Welfare queen” yani sosyal yardımlardan faydalanarak geçinen insanlar. Bu tipler, aslında bazı eleştirmenlere göre, sistemin bir parçası haline gelmiş asalaklar gibi görülüyor. Amerika gibi bir ülkede, özellikle sosyo-ekonomik eşitsizliğin oldukça derin olduğu yerlerde, bazı insanlar yaşamlarını sosyal yardımlar ve devlet desteğiyle sürdürüyorlar. Tabii ki, burada önemli olan nokta, bu insanların büyük bir kısmı gerçekten bu yardımlara ihtiyaç duyuyor ve bu yardım bir yaşam çizgisi sağlıyor. Ama, bir kesim de var ki, sistemin açıklarını kullanarak asalaklık yapıyor.
Avrupa’da ise biraz farklı. Örneğin, İskandinav ülkelerindeki sosyal devlet anlayışı, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için geniş çaplı yardım programları sunuyor. Burada, devletin sunduğu imkanlar halkın daha adil bir şekilde yaşamasını sağlamak için tasarlanmışken, bazı insanlar bu yardımlardan faydalanarak rahat bir yaşam sürüyorlar. Ancak burada, “asalaklık” biraz daha gri bir alanda şekilleniyor. Çünkü bazıları bu sistemden faydalanırken, gerçekte gerçekten de bu yardımlara ihtiyacı olan insanlara yardım etmek amacını taşıyor.
3. Türkiye’de Asalak Olmak
Şimdi de Türkiye’ye dönelim. Hani bizim yerel anlayışımızda, “asalak” dediğimizde aklımıza gelen genelde tembel, hiçbir iş yapmayan, hep başkalarının omzuna yük olan, kendi hayatını başkalarının emeğiyle idame ettiren tiplerdir. Türkiye’de de sosyal yardımlar ve devlet desteği oldukça yaygın. Ancak bazen bu yardımlar, gerçekten ihtiyacı olanlara gitmek yerine, bazı kesimler tarafından bir fırsat olarak görülüyor. Burada, asalaklık meselesi çok daha net bir şekilde toplumun vicdanını zorluyor.
Bursa’da yaşayan biri olarak, bazen sokaklarda gördüğüm dilencilere ya da iş yapmadan hayatını sürdüren kişilere bakınca, “Bu insanlar acaba gerçekten bir şeyler yapabilir mi, yoksa sistemin dibine kadar sömürülüyorlar mı?” diye düşünüyorum. Tabii ki, her zaman şunu unutmamak gerekiyor: Bu kişiler belki de hayat koşullarından ya da toplumsal bir dizi engelden dolayı böyle bir duruma düşmüş olabilirler. Ama ya sistemin bir parçası olup kendi çıkarlarını gözetiyorlarsa?
Örnek: Bursa’daki küçük esnafı düşünelim. Çoğu zaman gözümüze çarpan o küçük iş yerleri, vergi mükellefiyeti ve iş yükü ile boğuşuyorlar. Ancak bazen, öylesine tembel şekilde çalışan, hiçbir iş yapmayan ve her fırsatta devlete yük olan bir grup insan da var. Bunu gözlemlemek, bazen insanı hayal kırıklığına uğratabiliyor.
4. Asalığın Kültürel Boyutları
Kültürlerarası farklar da asalaklık anlayışını değiştirebiliyor. Mesela, Güneydoğu Asya’daki bazı ülkelerde, toplumsal yapılar o kadar sıkı bir şekilde örgütlenmiş ki, “asalaklık” bir kavram olarak neredeyse var olmuyor. Çünkü toplumsal sorumluluk çok büyük bir yer tutuyor. Eğer bir aile bir bireyini desteklemiyorsa ya da toplumun kaynaklarından faydalanıp katkı sağlamıyorsa, bu aslında bir tür utanç kaynağına dönüşüyor.
Ama Avrupa’da, özellikle Batı Avrupa’da, toplumun bir kısmı için sosyal yardımlar almak, “istemek” ve “gereksinim duymak” tamamen normal. Burada, işin içine devletin sosyal politikaları da giriyor. Aslında, kültürel bir norm olarak “asalaklık” başka bir anlam taşıyor.
5. Sonuç: Asalak Nasıl Olur?
Sonuç olarak, asalaklık hem biyolojik hem de toplumsal olarak oldukça geniş bir kavram. Küresel ölçekte, asalaklar bazen devletin sunduğu yardımları suistimal ederken, yerel düzeyde bunun anlamı tembellik ya da faydasız bir şekilde hayatta kalma çabası olarak görülebiliyor. Ama yine de, her iki durumda da önemli olan şu: İnsanların hayatlarını sürdürme biçimleri ve sistemle olan ilişkileri, toplumsal değerler ve kültürler doğrultusunda şekilleniyor.
Asalak nasıl olur sorusunun cevabı, kesinlikle tek bir noktada odaklanamaz. Küresel düzeydeki ekonomik ve sosyal dengesizlikler, insanların toplumsal sorumlulukları ve bu sorumluluklardan kaçma biçimleri, farklı coğrafyalarda çok farklı şekillerde görülebilir. Türkiye’de de ve dünyada da asalaklık, aslında sadece tembellikten ibaret değil; aynı zamanda toplumun sunduğu imkanları ne kadar verimli kullandığımızla ve bu kaynakları kimlere aktardığımızla da doğrudan ilişkili.